Giyim, kuşam, saç, baş, makyaj kısacası tarz dediğimiz şey karşımızda ki kişi hakkında bize ne derece fikir verebilir, o kişinin kodlarını bu şifrelerle ne kadar doğru çözebiliriz? Bütün bu özellikler bu kişiyi doğru okumak için ipuçları barındırır mı?
Bazen şöyle oluyor, bir kişiyi tarzı açısından beğeniyoruz, olumlu anlamda benimsiyoruz, eh kendimize yakın da hissediyoruz. Ama bir de ne görelim, o kişi tarzının bize yansıttığı kişi değilmiş.
Şimdi aşağıda çizeceğim kadın portresini bu açıdan okumanızı arzu ederim.
Giyim, kuşam, saç, baş hikayeleri ve yanılgılar üzerinden!
Hikayemizin ana kişisi Leyla Trabelsi. Tunus'un devrik lideri Zeynelabidin Bin Ali'nin eşi.
Leyla : "ne yaptıysam halkım için" |
Tunus'u yirmi üç yıl boyunca canlarının istediği gibi yöneten Zeynelabidin Bin Ali ve karısı Leyla Trabelsi'nin öyküsü ibretlik.
Asıl mesleği kuaförlük olan Leyla Trabelsi (Trablusi),1987'de bir darbe ile iktidarı ele geçiren Zeynelabidin Bin Ali (bundan böyle Zeynelabidin diye anılacaktır) ile tanıştığında eline nasıl bir fırsat geçtiğini, bu fırsatla ileri ki hayatında ne tür entrikalar çevirebileceğini muhtemelen hissetmiştir.
Bu kadınlar böyledirler, gücün, paranın ve kendi ihtiraslarına
merdiven olacak o beyinsiz erkeğin kokusunu hemen alırlar. Bu kural bir kez
altı çizilerek belirtildikten sonra şu pespaye hikayeye şaşırırsak yuh
olsun bizlere!
Tanışmalarının ardından bir süre beraber yaşayan Zeynelabidin ve
Leyla birbirlerinin yeteneklerini çok çabuk keşfetmiş olmalılar; kadın
hırsızlık, kayırmacılık, akrabacılık (nepotizm), gösterişçilik üzerine çalışırken adam istihbarat, işkence, baskı
rejimi gibi konularda uzmanlaşıyor ve arada birbirlerinin konusunu çalışıyorlardı.
Bu arada Leyla’nın evlenmelerine karşı çıkan Zeynelabidin’in iki arkadaşını öldürttüğü, otuz yıl boyunca
polis şefliğini üstlenen yakın arkadaşı Ali Şeriati (aynı isimdeki diğer Ali
Şeriati için ne hazin benzerlik) ile epey karanlık işler karıştırdığı ve Mossad
için çalıştığı da söylentiler arasında.
Haza hanımefendi Leyla |
Sonrasında şartlar da yayla gibi müsait olunca Leyla ve
Zeynelabidin’in hırsızlık ve baskı şebekesi örümcek ağı gibi Tunus’u sarmıştır. Artık yağma, vurgun, rüşvet ve adam kayırmaca sıradan olaylar sayılmakta, Trabelsi ailesinin egemenliği her alanda hüküm
sürmektedir. Leyla’nın zeka ve karakter bakımından diplerde sürünen ama hırs ve
aç gözlülükte sınır tanımayan on kardeşi, çekirge sürüsü gibi yeğenleri, onların
damatları… Gittikçe genişleyen halkalardan oluşan akraba sürüsü artık Tunus’un
bünyesine kene gibi yapışmıştır.
Halkı için çalışan Leyla |
Bu arada aile işin doğası gereği uygun ittifaklar yapmakta kızlar ülkenin
ileri gelen aileleri ile evlendirilmekte, damatlar iş bilir hanelerden
seçilmektedir.
Git gide para gani, komisyon duruma göre yüzde yetmiştir. Para
aktıkça akmakta ama göz doymamakta, karlı görülen her işletmeye yancı
olunmaktadır. Bilenler ülkeler bazında böylesi çapta bir hırsızlık ve
suistimalin görülmemiş olduğunu, Bin
Ali, Trabelsi ve damatları olan Materi
ailelerinin Tunus ekonomisinin yüzde otuz beşini kontrol ettiğini söylüyor. Bankacılık, tekstil, otomotiv
sanayi, inşaat sektörü yetmezmiş gibi yerel marketlere bile hissedar olma
açgözlülüğü, Leyla’cığımın histeriye varan lüks merakı ile birleşip, işsizlik, yoksulluk
ve baskı üzerine tuz biber olunca o isyan etmez sanılan Tunus adamı kendini
ateşe atar.
Şimdi Leylagillerden başka bir
karaktere geçiyoruz.
Adı Muhammed Buazizi; Sidi Buzid kentinde doğmuş, yetim, yoksul ve
okutmak zorunda olduğu kardeşleri, bakmak zorunda olduğu bir ailesi var. Kendisi
seyyar satıcıdır.
O gün aslında her zaman olduğu gibi zabıtalara yakalanmış. Zabıtaların
derdi rüşvet almak, veremeyeni sıkıştırmak. Dayısı zabıtalarla anlaşıyor ama
içlerinden bir tanesi ki ismi Faide, daha fazlasını istiyor ve Muhammed’in
tezgahına el koyuyor. Muhammed’in arabasında arkadaşından ödünç aldığı ve
canından fazla değer verdiği elektronik bir baskülü var, ille de onu
vermeyecek, derken kapışırlar. Zabıta Muhammed’e tokat atar, yüzüne tükürür. Herkesin
içinde!
Ah Muhammed! Herkesin gözü önünde utancından yerin dibine geçmiş
cevap veremediği için kahrolmuştur.
Sonrasında Muhammed defalarca yetkili makamlarla konuşmaya, derdini
anlatmaya, şikayetini dinletmeye çalışır. Ama bin yıldır sağır olmaya alışkın bir
kulak bir günde duyacak değildir elbette.
Artık Muhammed’e düşen
yanmaktır. Birdenbire, cayır cayır, tüm varlığı, öfkesi ve bedeni ile.
Şehrin göbeğinde kendini
ateşe verir Muhammed.
Sidi Buzid kenti ayağa kalkar, cenazesine 5 bin kişi katılır. Buaziz
oğullarından Muhammed artık başkaldırının, insan onurunun bayrağı olmuştur.
Muhammed ölür, testi taşar. Ilıman , munis, hayatta başkaldırmaz
diye bilinen Tunus insanı asla yapamaz denilen şeyi yapar, başkaldırır.
Bizim gözlerimiz yaşarır, ancak bunu yapabiliriz. Çok çok Muhammed
yanarken televizyonumuzun sesini biraz daha açarız.
Muhammed’in ateşi Mısır, Tunus, Libya’yı yakarak daha çok uzaklara
doğru yayılacaktır.
Ey okuyucu inan bana bu konuda kum kadar çok söyleyecek söz, uzun
uzun anlatacak sürüyle mevzu var; Leyla ve Zeynelabidin’i islamın aydınlık ve çağdaş
yüzü diye tanımlayıp korkunç rejimlerine göz yuman batılı dostları en başta
olmak üzere.
Ancak yazar basit bir blogger olduğunu ve ana temasının stil, bakım, güzellik gibi fani konuları içerdiğini unutmadan kendisinin merakını uyandıran esas meseleye demir atıyor.
Leyla Bin Ali Trabelsi, ’’Kartaca Kraliçesi’’ diye anılan ancak bu
fakire sorsanız başka bir çok korkunç
nitelendirmenin yanında ancak ‘’Entrikalar Sultanı’’ sıfatını hak eden bu
kadının yüzüne bakmak ve yaptıklarını neden yapabildiğini, onları yaparken
kullandığı tüm o hayat tarzı elemanlarının işlevini (makyajı, giyimi, kuşamı, süsü
püsü vs.) anlamak istiyor.
Aslında bütün bunları
anlamaya çalışırken kendi yanlış algısı ile ilgili bir gerçeği fark ediyor. Bütün o Leyla
resimlerine bakarken bu dikta kumrusunun
daha zevk fakiri, işte ne bileyim daha kokoş, rüküş falan olması gerektiği kanısına kapılıyor. Sanki giyim, kuşam , saç baş hikayelerinin doğru seçilmiş olması o kişinin hayatın diğer alanlarında dangalak
olmasını engellermiş gibi.
Bu konu üzerine uzun uzun düşünülecek diyerek Leyla konusuna devam ediyoruz.
Aslında ne yazık ki Leyla Hanım’a şöyle tarafsızca baktığımızda hiçte fena görünmediğini itiraf etmek
zorundayız. Belki de kuaför geçmişi saçına başına bakmasına, bu işlerden biraz
olsun anlamasına neden olmuş olabilir. Ortadoğulu kadınlarda sıkça
rastladığımız bir merak olan kaşlarda dövme, eh dozunda sayılabilecek daha çok
yetmişlerin kahve tonlarının kullanıldığı bir makyaj, yahu pek de kötü durmayan
"çağdaş" kıyafetleri, yerli yerinde
kullanılan ağırbaşlı inciler ve tüm bu
çerçeveye eşlik eden gayet oturaklı bir ‘’haza hanımefendi’’ hali.
Ama asıl o kararlılık, o sanki doğuştan asilmiş de duruşu, o
aslında "şu civarda gördüğünüz her şey benim ve hepinizin canına okuyacağım" bakışları.
Leylamız kamusal alanda, diyelim ki fotoğraf ve görüntü verirken,
ya da yabancı misafirlerini ağırlarken düpedüz oynuyor, hem de ne oynamak, adeta döktürüyor. O
ağır abla halleri, vakur ve edalı yürüyüşü, başını yavaşça çevirerek gözlerini
ufka dikmesi.
Ama günlük hayatta ki gerçek Leyla çürük diş gibi sırıtıyor. Daha
çok video görüntülerinden anlıyoruz ki Leylagiller aslında sürekli bir cümbür
cemaat, harala gürele durumu, ipe sapa gelmez muhabbetler cıvıldaması, kaba
saba yeme içme halleri, özenti hareketlerle bir kakara kikirinin tavan yapmış
hali. Özel hayatında asıl ilginç olan ise
yine yüzündeki ifade; şen şakrak, zevkten iri açılmış küçük çocuk bakışları, "hadi
bakalım sırada ne var, şimdi ne muziplik olacak, hadi bekliyorum amaa" diyerekten, sevinçten yerinde duramama, bir o yana bir bu yana seğirtme
halleri.
Leylalar Washington'da
Leylalar Washington'da
Şimdi şu fotoğrafa bakın ve Leyla’yı merkez bankasının kapısına
dayanarak külçe külçe altınları (bir
buçuk ton altın kaçırdığı tahmin ediliyor) özel uçağıyla İsviçre kasalarına istif ederken
hayal edin. Siz daha hayal ede durun kendisi bunu yaptı bile.
Leyla'yı "çık altınları başkan" derken hayal edin |
Leylaların yaşam biçimine dair diğer kardeş diktatör hikayelerine
epey benzer öğeler mevcut; sarayda kaplan beslemeler (mubarek kaplan da günde
dört tavuk yiyormuş, hangi birine şaşarsın), kara büyü için Senegallerden
büyücüler getirtip evde kertenkele yakmalar ( bu bilgi emektar uşak sallaması
olabilir zira eski hizmetkarın anıların epey yüklü bir miktara Fransız yayın evine sattığı söyleniyor, ama
bir yandan olmayacak işte değil hani), Fransalardan uçakla tatlı getirtmeler.
Lüks düşkünlüğü hep aynı (of of çok sıkıcı) Cadillac, Bentley, Lamborghini arabalar, korkunç kürk mantolar,altın kaplama şahin gibi anlamsız süs eşyaşları, İmelda Marcos'tan vasiyet kaknem ayakkabı mezarlığı, lüks süitlere doyamamalar, parmaklara on milyon dolarlar takıştırmalar, limuzinlerin biri gitsin biri gelsin, aman sabahlar olmasın. İşte hep aynı hikaye...
Şimdi bu fotoğrafa bakın ve Leyla’yı Tunus’ta kalmak için direnen
kocasına “bin şu uçağa seni geri zekalı”
derken hayal edin.
Halk ayaklanması ile devrilen ilk Arap diktatör sıfatını
alınlarının teri ile kazanan Leyla ve Zeynelabidin artık Tunus’tan kaçmaktadır,
uçağın burnunu Paris’ten yana çevirirler, ama oda ne! Kadim dostları, beraber yiyip içtikleri
Sarkozygiller "başka kapıya" havasındadırlar. İtalya, Malta derken
Leylagiller gide gide en sonunda nereye konar dersiniz. Yıllarca ‘’ ayol bizim
sizlerle ne alakamız var gayet tabii ki ayrı dünyaların insanlarıyız’’ diyerek
uzak durmak için çok özen gösterdikleri Suudi Arabistan’a!
Artık Suud’ların insafına kalan Leyla’mız en vurguncu ve en
sevdiği yeğenlerinden biri olan İmad Trabelsi’nin öldürüleceğini anlayınca Tunus’lu bir işadamını gizlice arayarak
tehditler savurmaya devam eder.
Çünkü Tunus hanımefendinin babasının malıydı!
İmad Trabelsi kıyafet balosunda |
Ama Leyla İmad Trabelsi’nin öldürülmesine, malikanesinin
yağmalanmasına engel olamaz.
Şimdi bunalımda olduğu söylenen ( koskoca Leyla, olacak
iş değil duy da inanma ) eskinin "Kartaca Kraliçesi" şimdi artık kafese
tıkılmış bir kaplan.
Süreç nasıl işleyecek hep birlikte göreceğiz. Ancak bütün o
kaçırdığı varlıklarla epey bir idare edeceğini varsayabiliriz.
Ama gelecek günlerin Leylagiller için nasıl işleyeceğini kim bilebilir?