29 Ağustos 2013 Perşembe

Mürdüm Erikli Tart / Boğaz Aşkına! / Bütün Güzel Mürdümler

Yaz meyveleri "ne duruyorsun tam zamanım, beni al, benden bir şeyler yap, durma işte yap yap!" diye bekleşiyor. Gerek mis kokulu şeftaliler olsun, gerek mor renkli mürdüm erikleri olsun, meyve mi sebze mi olduğu belli olmayan domatesler olsun "ay bi kadın olun da bizden güzel şeyler yapın yahu" diyerek söyleniyor.

Bir de bizim evin prenslerinden biri esspanyola'ya, diğeri güney sahilleri ve ardından aylarca iç Anadolu civarında konuşlanacak olduklarından kendi kendime dedim ki "rehber kalk, Strindberg  şimdi senin neyine onu boş otururken okursun, yakın zamanda ne bu meyveleri, ne de "akşama ne yemek var, peki şimdi tatlı olarak ne yiyeceğiz?" diyen genç oburları bulursun" dedim. Zaten oldum bittim tartoletler, meyve tatlıları ile aram iyidir.






Aslında aklımda boşnak bir arkadaşımın mürdüm eriği tatlısı vardı. Basit bir tatlı, tereyağla fırınlanıyor. Ama  işte nete bir bakayım deme gafletinde bulununca  Cafe Fernando'nun müthiş "kırmızı erikli tart" tarifini gördüm.  Cafe Fernendo - Kırmızı Erikli Tart 
E, zaten bu bloğun sahibi bir nevi sanatçı, tarif tabi ki çok iyiydi ancak sahibi mükemmeliyetçi bir insan olduğundan çok da ayrıntılıydı.

Biraz daha bakınınca bu şahane bloğa rastladım.


Görür görmez de nitelikli tarifler barındıran hikayeli bir yemek bloğu olduğunu anladım. Sahibesi önce tekstil sonra mutfak işi yapan hoş bir hanım. Teknikleri baymadan ince, dünya mutfağından haberdar, yerel malzemelerle içli dışlı bu bloğu takip edeceğim. Kabaklı bir tarifi gözüme kestirdim şimdiden.

Sonuç olarak tarifi uyguladım, benim aceleciliğimden kaynaklanan bazı aksamalar olmadı değil gerçi,  
tüm malzemeleri soğuttuğum halde hamuru açma aşamasında sıcak havadan olsa gerek hamur yağlı kağıda yapıştı, tart tepsisine düzgün yerleştirmekte zorlandım. Bazı estetik sorunlarda oldu tabi; mürdüm eriklerini soyarken ellerim mora boyandı ki Pazar günü katılacağım iki düğün var ve mor ellerle gitmek pek sakil olacak! 




Neyse sonuç mükemmel oldu, tart hamuru incecik, meyvesi bol, şekeri az. Tarif için 

Boğaz aşkına! 

Elleri de limonla ovarız artık, maksat bizim prensler memnun kalsın!


Ama o da ne? Yahu biz güzellik, stil bl bla... bloğu değil miydik? Çerçeveyi hep böyle çizip, meseleyi buraya bağlamayacak mıydık? O halde gelsin bütün güzel mor şeyler!




Chelsa Skess - Mürdüm ruj



Mürdüm kız







Mor ayrıntı
Hasılı mor yiyin mor boyanın derim naçizane.

27 Ağustos 2013 Salı

Melba'nın Peşi Yani "Peşmelba" / Böyle Olur Sopranonun Tatlısı

Tatillere gidilmiş, tatillerden dönülmüştür. Rehberiniz boğazına kadar işe gömülmüştür.  Üstelik bir daha ki yaza kadar arz-ı endam etmeyecek olan meyvelerin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu blogda yemek tarifi vermeyi pek düşünmüyordum ama işte mevzu "Peşmelba" olunca yazmamak olmadı. Peşmelba yazın en güzel meyvelerinden biri olan şeftali ile yapılıyor. Mis kokulu, şahane lezzette, hafifçe sulu olan bu meyve  Avusturya'lı opera sanatçısı Nellie Melba'dan ilham alan ünlü şef Georges Auguste Escoffier (1846-1935) tarafından yaratılmış. Biri aşçıların üstadı, diğeri operanın kraliçesi. İsmi de buradan geliyor zaten "Nellie Melba, Peşmelba, Melba'nın şeftalisi".


Ünlü Avusturalya'lı soprana Nellie Melba 1861-1931 



Şimdi şeftali mevsimi, kaçtı kaçıyor, bitti bitiyor. Tatil dönüşü yoldan aldığım bir kasa şeftaliden, önce şeftali konservesi şimdi de peşmelba yaptım.
Her sene özellikle şeftaliden mutlaka yapmaya çalıştığım tatlılar var; peşmelba, erikli ve şeftalili crumble, şeftalili cobbler.



peşmelba tarifi
Bu da benim "Peşmelba"m

Klasik tarif dondurma, şeftali ve orman meyveli sostan oluşuyor, ancak ben bu kez farklı bir şey yapmak istedim. Dilimlediğim şeftalileri biraz tarçın, az nişasta ve şeker ile ateşte çevirdim. Krema, labne peyniri ve krem şantiyi birlikte çırptım, yulaflı bisküvileri ezdim. Hepsini sırayla kupa döşedim.



Bu güzel tatlıya ismini veren Nellie Melba'ya ve tatlının yaratıcısı büyük şef   Georges Auguste Escoffier'e vefa borcumuzu da onu şöyle bir anarak yerine getirmek isterim.

Böylelikle "peşmelba"nın tarihçesine de göz atmış oluruz.

Nellie Melba kimdir
Dönemin en gözde sopranolarından Nellie  Melba



Hikayemizin baş karakteri Nellie Londra'nın ünlü Covent Garden operasında sahne almaktadır ve ünlü şef  Georges Auguste Escoffier'ye kendisini dinlemesi için davetiye gönderir. Koca usta Escoffier'ye bu jestin altında kalır mı? Böyle pempe şeftalili, vanilya dondurmalı, ahududulu, buğulu buğulu bir tatlı kup yapar ve Nellie'ye ithaf eder.



Nellie Melba'dan aldığı ilhamla "Peşmelba" yı yapan büyük usta Escoffier.



Ünlü Şef  Georges Auguste Escoffier
Aşçıların kralı, ünlü şef   Georges Auguste Escoffier





Nellie Melba döneminde büyük bir soprano ve ünlü bir sanatçı ancak onu yine "peşmelba" ile hatırlıyor olmamız kaderin bir cilvesi olsa gerek.




Nellie Melba'yı sanatıyla da anmak boynumuzun borcu. 1905'te yapılan bu ses kaydında Nellie'nin dönem fotoğrafları var. Görmenizi isterim.


13 Ağustos 2013 Salı

Kitabın Ortasından Nedir? / Yasemin Çongar

Siz kitap seçerken neye bakarsınız bilmiyorum.
Ben bir çok okuyucunun yaptığı gibi arka kapağına bakardım. Referans yazılarına, kitabın içeriğini  anlatan o kısa tanıtım yazısına. Ya da ilk cümlesine. Kafama yatarsa da alırdım.
Sonra bir gün  henüz Taraf'ta şahane edebiyat yazıları yazan Yasemin Çongar'ın (bugün nerede sahi?) bir yazısına denk geldim. Ah ama ne not etmişim, ne gününü tarihini hatırlıyorum bu yazının. Yasemin Çongar başka bir yerden mi alıntılamıştı yoksa kendi fikri miydi onu bile hatırlamıyorum.


Yasemin Çongar

Şöyle diyordu Çongar;  kitap alırken ne arka kapağına ne de girişine bakmalıymış, en objektif izlenimi ortasından rastgele bir sayfayı açıp okuyarak edinebilirmişiz.






 Bu yazıyı okuyan ben o gün bugündür kitap alırken ortasına bakmaya başladım, eğer beklentilerimi karşılayacak bir hava yakalamışsam tamamdır, alıyorum o kitabı. Bu yöntem gayet iyi işliyor çünkü.

Kitabın ortasında işler tıkırındadır, olaylar akmış, kişiler tanışmış, kavga gürültü bir yoluna girmiştir. Aslında en lezzetli yeridir.

İşte bloğumda, "Kitabın Ortasından" adını vererek oluşturduğum ve kitap tanıtımları yaptığım başlığın anlamı budur. Her kitap tanıtımımda, okuduğum kitabın ortasından bir alıntı yapmaya çalışıyorum ki tavsiye ettiğim kitapla ilgili bir fikir vermiş olayım.
Siz de deneyin, çok işe yarıyor.

6 Ağustos 2013 Salı

Jane Eyre / Küçük Yetim Feminist Kız ve İngiliz Fırfırları

Geçen televizyonda Jane Eyre oynuyordu. Ben yine işi gücü bırakıp, Mia Wasikowska'lı Michael Fassbender'li ikonastik  İngiliz ambiyansının peşine takıldım. Zira İngiliz edebiyatı özel ilgi alanım sayılır. Jane Austen olsun, Virginia Woolf gönlümüzde her zaman yer var kendilerine!

Film başladı, "işte kötü kuzen Jane'e eziyet ediyor, allah ne kötü yengesin sen bee, sonunda Jane'den hellallik almadan ölemiycen zaten, işte yetimhane, bak veremden ölecek bu kız , işte mürebbiye çıktı Jane, Bay Rochester'ın sırlarla dolu malikanesi gözüktü, kahya kadın gizliden sen kiiim onlar kiiim mesajı vererek ballandıra ballandıra Blanche Ingram'ı anlatır, her gece o korkunç sesler..."


Cary Fukunaga'nın çektiği film en başarılı Bronte uyarlamalarından biri sayılıyor.

Mia Wasikowska'lı Jane Eyre


Belli aralıklarla televizyon ve sinema uyarlamaları yapılan, genç yönetmenlerin "bir de ben ele atayım şuna hem ne biçim çekerim şekilli" diyerek çekmelere doyamadığı, çok çeşitli versiyonları olan Charlotte Bronte fenomeni Jane Eyre'n nice genç kızın aşk hayatını şekillendirdiği malum. Kitabın yaygın okuma sayıları göz önüne alındığında milyonlarca genç kız, derin derdini anlamak istediği bir Bay Rochester olduğunu varsaydığı yanlış adamların elinde ziyan olsa da biz yine sinemadan  modaya, edebiyattan günlük hayata birçok alana esin kaynağı olan ve Viktoryen ahlak anlayışına karşı duruşlarla bezenmiş dolu bu İngiliz fırfırına teslim olalım.


Charlotte Gainsbourg o ayrıksı ve hastalıklı ifadesi ile en iyi Jane Eyre yorumcularından biri oldu. Kendisini anne babasına istinaden ayrıca da severiz  zaten.


Charlotte Gainsbourg







William Hurt


 Aldatılmış ve kadınlara karşı güvenini yitirmiş bir 
Bay Rochester yorumu yapayım derken komikleşen bir William Hurt izlemiştik.Gerçi komik olmayan bir Bay Rochester olmak zor iş. 


Timothy Dalton / Edward Fairfax Rochester rolünde 


Mr Rochester o alaycı uslubuyla sorar; bütün mürebbiyelerin acıklı bir hikayesi olur, sizinki nedir?



Kitapta ki korkunç yenge!




Korkunç yenge beyazperde de böyle yorumlanmıştı!







A ha ha mesele komiklikse en komiklerden biri bu bay Rochester olmalı, kızgın, küskün...




Ayrıntılarda ne gizliydi?




Kitap kapaklarına bir göz atarsak

Bizim Kerime Nadir kitap kapaklarını hatırladım


İkonastik derken bunu kastetmiştim. Bir nevi İsa / Meryem havası mı seziyorum?





Ah o Bay Rochester'in evine giden yol, korkular, tereddütler




1958 basımı bir Jane Eyre



Farklı bir Jane Eyre uyarlaması!


Orson Welles Joan Fontaine'li Jane Eyre


Jane'in gönderildiği yetim okulu



Bizim de bir yetimler okulumuz var, Türkiye'nin en eski eğitim kurumlarından biri; Darüşşafaka! Ama şükürler olsun ki güler yüzlü bir okul, çocuklara yetim psikolojisi, acıma acındırma yerine kendine güven ve neşe aşılayan bir okul bizim Darüşşafaka'mız. İyi ki varsın! 




Moda da, ıvır zıvır da Jane Eyre etkisi

Jane Eyre 21. yy da!

Jane Eyre çantası

Kaynak zengin kullan babam kullan. Çantalar, daha neler...


Jane Eyre efektli Mirte Maas

  




Yüzlerce Jane Eyre aksesuarından sadece biri "Kitap Küpe"




Jane Eyre alıntılı bilezik



Fendi Jane Eyre Bootie





Böyle olur Jane Eyre dövmesi




Bunlar da ilginizi çekebilir:

Related Posts